Son yıllarda giderek popülerleşen bir turizm türü olan karanlık turizm, ziyaretçileri sıradışı ve genellikle hüzünlü bir atmosfere sahip yerlere çekiyor. Bu alanlar arasında terk edilmiş kasabalar, geçmişte yaşanmış trajedilerin izlerini taşıyan mekânlar, ve tarihi olayların yaşandığı bölgeler bulunuyor. Karanlık turizmin neden bu kadar ilgi çekici olduğunu anlamak için insanların merak duygusu ve tarihe olan ilgisi üzerinde durmak gerekiyor. Ancak bu ilginin etik, psikolojik ve toplumsal etkileri de göz ardı edilmemelidir.
Terk Edilmiş Kasabaların Çekiciliği
Terk edilmiş kasabalar, genellikle tarihsel olaylar, ekonomik çöküşler veya doğal afetler nedeniyle boşaltılmış yerleşim alanlarıdır. Örneğin, Çernobil Nükleer Santrali faciasından sonra Pripyat, bir zamanlar canlı bir şehirken terk edilmiş bir hayalet kasabaya dönüştü. Benzer şekilde, Amerika’daki Bodie kasabası, altına hücum dönemi sona erdikten sonra kaderine terk edilmiştir. Bu gibi yerler, ziyaretçilerine donmuş bir zaman diliminde dolaşıyor hissi verir ve çoğu insan için birer canlı tarih dersidir.
Bu kasabalarda gezmek, turistlere geçmişin izlerini birebir gözlemleme şansı sunar. Yıkılmış evler, paslanmış araçlar ve tozla kaplı sokaklar, insan faaliyetinin ne kadar kırılgan olduğunu hatırlatır. Aynı zamanda bu yerler, Instagram çağında fotoğrafçılık meraklıları için eşsiz birer sahne olarak öne çıkar.
Karanlık Turizmin Etkileri
Karanlık turizmin olumlu yönlerinden biri, tarihi ve kültürel bilinci artırmasıdır. Ancak bu turizm türü, etik ve psikolojik boyutlarıyla tartışmalara da yol açar. Örneğin, turistlerin bu tür yerlere duyarsız bir şekilde yaklaşması, yerel halk ve mağdur topluluklar için rahatsızlık yaratabilir. Ayrıca, bu alanların ticari bir meta haline gelmesi, tarihin trajik yönlerinin anlamını kaybetmesine neden olabilir.
Ekonomik olarak ise terk edilmiş kasabalar, çevre bölgeler için gelir kaynağı oluşturabilir. Turizm, yerel işletmelerin gelişmesine katkı sağlayabilir ve bu yerlerin korunmasını teşvik edebilir. Ancak bu süreç, doğal ve tarihi dokuya zarar verebilecek aşırı turizmi de beraberinde getirebilir.
Dünyadan Terk Edilmiş Yerler
- Çernobil ve Pripyat (Ukrayna)
1986 yılında yaşanan nükleer facianın ardından tamamen boşaltılan bu şehir, karanlık turizmin en bilinen noktalarından biridir. Pripyat’taki terk edilmiş lunapark ve binalar, felaketin etkilerini gözler önüne seriyor. - Bodie (ABD)
Kaliforniya’daki bu altına hücum dönemi kasabası, 20. yüzyılın başında terk edilmiş ve bir açık hava müzesi haline getirilmiştir. Ziyaretçiler, burada bozulmadan kalmış evler ve mağazaları görebilir. - Hashima Adası (Japonya)
“Hayalet ada” olarak da bilinen bu yer, 20. yüzyılda kömür madenciliği için kullanıldı ancak ekonomik sebeplerle terk edildi. Adanın beton yapıları hâlâ ayakta ve ziyaret edilebiliyor. - Kolmanskop (Namibya)
Bir zamanlar elmas madenciliğiyle ünlü olan bu kasaba, çöl kumları tarafından yutulmuş durumda. Harabe halindeki yapılar, turistler ve fotoğrafçılar için büyük ilgi çekiyor. - Oradour-sur-Glane (Fransa)
II. Dünya Savaşı sırasında Naziler tarafından yok edilen bu köy, savaşın acı hatıralarını taşımak için olduğu gibi bırakılmıştır. Bugün bir anıt alan olarak ziyaret ediliyor.

Türkiye’de Terk Edilmiş Yerler
- Burj Al Babas (Bolu)
Bolu’nun Mudurnu ilçesinde, lüks villa konseptli bir proje olarak başlatılan ancak tamamlanamayan bu yer, “hayalet kasaba” olarak anılıyor. Yüzlerce şato görünümlü villa, turistik bir merak uyandırıyor. - Kayaköy (Muğla)
Likya uygarlığı dönemine kadar uzanan bir geçmişe sahip olan Kayaköy, 1923 yılındaki mübadele sonrası terk edilmiştir. Bugün turistler için açık hava müzesi olarak ziyaret edilebiliyor. - Ani Harabeleri (Kars)
Bir zamanlar Ermenistan Krallığı’nın başkenti olan Ani, bugün terk edilmiş bir antik şehir olarak ziyaret ediliyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. - Zeytinliova (Manisa)
Tarihi zeytin çiftlikleriyle bilinen bu köy, modernleşme ve büyük şehirlere göç nedeniyle terk edilmiştir. Doğal güzellikleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor.

Karanlık turizm, insanların tarih, insanlık durumu ve çevre hakkındaki anlayışlarını genişletmek için eşsiz bir fırsat sunar. Terk edilmiş kasabaların çekiciliği, hem görsel hem de duygusal bir deneyim sunarken, bu yerlerin ziyaret edilmesi sırasında etik sorumluluk taşımak büyük önem taşır. Bu turizm türüne ilgi duyanların, ziyaret ettikleri yerlerin hikayelerini anlamaya çalışması ve saygılı bir şekilde yaklaşması, hem yerel topluluklar hem de tarihsel miras için önemlidir.
Bu perspektiften bakıldığında, karanlık turizmin dikkatli bir şekilde ele alınması ve dengeli bir şekilde geliştirilmesi, tarih ve turizmin kesişim noktasında anlamlı bir deneyim sunabilir.